MAVİYLE GELEN ÇOCUKLUĞUM
|F. Saadet Bilir
Mavi, 13 Bahar 2008, sayfa: 45-46
Mavi ile yaklaşık iki yıl önce eşimin şair arkadaşı Ali Çapan aracılığı ile buluşmuş ve bu güzel derginin sürekli okuru olmuştuk. Elime ulaşan her sayı ile kendimi biraz daha Gaziantepli saymaya başladım ve oradaki çocukluğumu anımsadım.
Gaziantep, doÄŸduÄŸum kent… Puslu belleÄŸimin yavaÅŸ yavaÅŸ açıldığı yer. Kendimi her dinleyiÅŸimde ilk anılarıma, Gaziantep’e sığınışım… Babamın iÅŸi nedeniyle Adana’ya taşındıktan sonra da oradaki akrabalara gidiÅŸlerimiz… Üç yıl, yaz tatilimin bir ayını geçirdiÄŸim, Yavuzeli… Ebelik yapan teyzemin yanındaki ilk köy yaÅŸantım, pınardan su getiriÅŸimiz, söğütlükte otlayan hayvanlar, arkadaÅŸlarımla, doÄŸanın kucağındaki oyunlarımız… Teyzemin Adana’ya atanışı ile Yavuzeli ve Gaziantep’le bağımızın kopuÅŸu…
İlkokulu bitirdiÄŸim 1961 yılında Urfa Kız İlköğretmen Okulu’na giderken tanıdık bir kentten geçmenin tatlı sevinci, bildik bir yer görmenin heyecanı ve mutluluÄŸu…1983 yılında oÄŸlumun Diyarbakır Anadolu Lisesi hazırlık sınıfı öğrenciliÄŸi sırasında bu kentten geçerken kısa konaklamalarımızın yüreÄŸimdeki izi…
Yıl 2002… Mersin Üniversitesi Gülnar Meslek Yüksekokulu öğrencilerimle yaptığımız GAP gezisinde, ancak akÅŸamleyin uÄŸrayabildiÄŸimiz Gaziantep’te, rastlantı sonucu kendimi ‘Çocuk Yuvası’ binasının önünde bulunca, eÅŸimle Alleben Deresi çevresinde çocukluÄŸumu arayışım…
Evimizin penceresinden gördüğüm kalenin bizi gözleyen, nöbet tutuyormuÅŸ duygusunu uyandıran görkemi… Sabahları kumru naÄŸmesiyle uyanışım, kaleye bakarak güvende olduÄŸum duygusu içinde yaptığım kahvaltılar… Alleben Deresi’nin tabakhane yakınında genzimi yakan kokusu… Anneannemle semt pazarından alışveriÅŸimiz sırasında, satıcının iki bakır tası birbirine vurarak, eÄŸilip sırtındaki özel, süslü, sarı renkli güğümün ibriÄŸinden bu tasa boÅŸalttığı meyan ÅŸerbetinin damağımdaki tadı… Alleben Köprüsü’nde karşılaÅŸtığımız babamın, elindeki kese kâğıdından çıkarıp kulağıma küpe diye taktığı ilk kirazın imgesi…
AkÅŸamları ailece gittiÄŸimiz Halkevi bahçesinde masamıza kayık cam tabakta getirilen dondurmanın tadı… Yuvarlak ya da elips biçimindeki tahta kutulardaki Antep pekmezinin, ekmeÄŸe sürülmesinin keyfi… Gece ev gezmelerinde tabaklara cevizli, fıstıklı sucuk; bastık (pestil), kuru üzüm, ceviz ve antepfıstığı konmuÅŸ bakır tepsi çevresindeki sıcaklık, ev sahibimizin tandırında ayaklarımı yorganın içine uzatınca gördüğüm sıcacık düşler…
Çarşıda, bakır tasların zincirle musluÄŸa baÄŸlandığı, buz gibi suyun içildiÄŸi, kente ayrı bir doÄŸallık kazandıran, mermer hayrat çeÅŸmeler… Evlerin, kiler iÅŸlevi gören maÄŸarası… Sinemaya gidiÅŸimiz, anneannemin ışıklar sönünce karşıdaki beyaz perdeye bakmamı önermesi, izlediÄŸim ilk film…  Kavaklık’taki çiÄŸ köfteli sahralarımız, -her ne kadar ÅŸimdiki adı piknik olsa da-… AÄŸabeyimle çocuk bahçesindeki oyunlarımız…
Tren istasyonunun açılışı, halkın özlemini duyduÄŸu yolcusunu beklermiÅŸ gibi istasyona giren kara treni, coÅŸkulu karşılayışı… Çarşıda, iÅŸlenen bakırın ritimli çekiç tınısı… BoÅŸ alanlarda, bina yapımında kullanılan beyaz taşın, bu denli düzgün hale nasıl getirildiÄŸini algılayamadığım, yontma ustaları tarafından biçim deÄŸiÅŸtirilme tık tıkları…
Emekli olduktan sonra soyaÄŸacı çalışmalarım nedeniyle yeniden Gaziantep’e geliÅŸim… Öğretmenevinde konaklayarak yaptığım Nizip, Birecik ve Halfeti yolculuklarım… GeçmiÅŸin silinmiÅŸ izlerinden yeniden yürürken Gaziantep’te ilk Ermeni kilisesinin, öğretmenevi lokantasına dönüştürülen binasında yediÄŸim yemeÄŸin lezzeti…
Geçen yıllar içinde hakkında birçok yazı ve haber okumama karşın, yıllar sonra 2005 AÄŸustosunda geldiÄŸim kentin büyük deÄŸiÅŸiminin beni ÅŸaşırtması… YeÅŸil alanları, parkları, hayvanat bahçesi, yolları, sanayi sitesi ve kentin temizliÄŸi…
ÇocukluÄŸumun evini arayışım… Çocuk Yuvası yanından Alleben Köprüsü’nden geçilip Kale’yi gören ilk sokak… Evimizin yıkılmamış olduÄŸunu görünce eski bir dostu bulmanın mutluluÄŸu… Üstü kapatılmış derenin,  o yıllara iliÅŸkin belleÄŸimdeki tüm kötü kokuları da unutturması…
Mavi Dergisi yıllar sonra beni Gaziantep sokaklarında dolaştırıyor. Dergideki yazılardan, o yıllarda kimlerle orada yaşamış olduğumu, birlikte büyüdüğümüzü, belki oyun bile oynamış olabileceğimizi düşünüyorum. Elime ulaşan Mavi’nin her sayısı beni biraz daha Gaziantepli yapıyor.
Soyağacımla ilgili kitap çalışmam birkaç yıl daha sürecek. Ben de her gelişimde Gaziantep’i yeniden keşfedeceğim, oranın sıcak, samimi insanlarını daha iyi tanıyacağım. (Mavi, 13 Bahar 2008, sayfa: 45-46)