Download!Download Point responsive WP Theme for FREE!

KIYILARDAN YAYLALARA AMA…

kiyilardanyaylalaraF. Saadet Bilir
İçel Sanat Kulübü, Yıl: 17, Sayı: 153, Ağustos-Eylül 2007, sayfa: 37

Yaylada kuş sesleriyle uyanmak… Yeni güne doğanın kucağında başlamak… Çocukluğumuza dönmek, içimizdeki çocuğun sesini duymak…

Yirmi beş yıl önceye değin, Mersin Silifke arasındaki yolculuğumdan ne çok keyif alırdım… Limon, portakal çiçeklerinin kokusu içimi açar, ruhumu okşardı… Sonbahar ve kış mevsimlerinde yeşil, turuncu, sarının kucaklaştığı limon, portakal, muz ağaçları arasında antik çağlardan günümüze ayakta durmayı başarmış eski yapıları hayranlıkla izleyerek; Akdeniz’in görkemini, iyot kokusunu soluyarak yaptığım yolculukları arıyorum…

Yılda birkaç ay değerlendirilip boş bırakılan, Toroslar’a koşut kıyı şeridini düşünüyorum… Mimari güzelliği ve estetiği tartışılan, rant kuleleri… Yüzyıllar önceki yapılarla zıt bir uyum gözlüyorum buralardan geçerken, üzülüyorum.

Bu yazlık sitelerden birinde oturan arkadaşım, “Geceleyin boğulacakmış gibi oluyorum, Toroslar’ın rüzgârı gelmiyor,” diye yakınmıştı. Ben de kendisine, “Deniz ile dağ arasına set oluşturan, kıyının doğal güzelliğini de bozan bu yapılardan ev alırken düşünmeliydin,” demiştim.

Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde, doğanın sunduğu güzelliğin değerini bilemedik. Tüm kıyılarımızı bizler ve gelecek kuşaklar için yararlı olacak biçimde kullanabilirdik… Yazlık evleri dağ yamaçlarına yapıp verimli alanlarımızı koruyarak kıyılarımızdan herkesin yararlanmasını sağlayabilirdik… Buraları, toprak sahipleri emek çekmeden zengin olmak için sattı. İnşaat şirketleri derinliği olmayan, mimari doku ve estetik kaygı taşımayan, göz boyayan rant kulelerini dikti. Belediyeler de para için bu talana yardımcı oldu. Böylece ziraat yapılan verimli alanlarımızı tükettik.

Küresel ısınma ve doğal yaşama dönüş isteği kıyılardan dağlara, yaylalara yöneltti insanları. Korkmaya başladım, şimdiden olacakları görüyor gibiyim. Yaylalarda da kıyılarımızdaki yağma ve talan uygulanacak diye.

Mersin’in yayla ilçesi Gülnar’ın,1972 yılındaki doğal güzelliği nerede şimdi… Bahçe içinde tek ya da iki katlı taş yapı, üstü çatılı güzel, doğal evler yok olmaya başladı bile. İnsanların buluşup kaynaşmasını sağlayan “Dutlu Kahve”, belki de Gülnar’ın en eski yapısıydı. Bir Ermeni ustanın eseri olduğunu söylemişlerdi. Gülnar’ın ilk milletvekili Ahmet Şevki Göklevent’in Gülnar’a tepeden bakan, farklı mimarisi olan evi… Gülnar Lisesi’nde göreve başladığım gün, öğretmenler odasının penceresinden ilgimi çeken Kasap Ahmet’in evi… Ermenek Caddesi’ndeki Hacı Eminler’in evi… Kimisi mirasçıların ilgisizliğinden yıkıldı; kimisinin yerine petrol istasyonu açıldı, kimisine de çok katlı kuleler dikildi. Eski yapılardan yüzyıl sonra ama mimari dokusu ve estetiği çok daha geri olan…

Her yeni gün, bir özgün Gülnar evinin, ‘yıkyapçı’ya verildiğini duyuyor, üzülüyorum. Yapılanlar, keşke önceki mimari özellikleri de koruyan bir yayla evi olsa…

Denizden 1000 m. yükseklikte, çam, sedir, ardıç ağaçlarının kokusunun yayıldığı; her çeşit sebze ve meyvenin ilk elden tazecik bulunduğu; yayla eti, yayla balı, süt ve süt ürünlerinin temiz ve doğal olarak sunulduğu oksijen deposu Gülnar, Akdeniz’e 30 km. uzaklıkta. Gündüz denize girip gece yayla havasını solumak; gürültüden uzak, dalların hışırtısı, kuşların ezgisi ile sabahı karşılamak, yeni güne merhaba demek, ne keyiftir…

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir