Download!Download Point responsive WP Theme for FREE!

KİTAPSAN’DA İMZA GÜNÜ

Mersinli yazarlar F. Saadet Bilir ve Ali F. Bilir Kitapsan’da okurlarıyla söyleşip kitaplarını imzaladılar.

F. Saadet Bilir
32 yıldan bu yana yaşadığı Gülnar’daki gözlemlerini ve çalışmalarını bir kitapta toplayan Mersin Üniversitesi Gülnar Meslek Yüksekokulu Müdürü F. Saadet Bilir, kendisiyle yaptığımız söyleşide kitabının hazırlıklarıyla ilgili olarak

“Başlangıçta bu beni aşar, bunu ancak Gülnarlı kişiler yapar diye düşünmüştüm ama bu eksikliği fark edince hazırladığım dosya giderek büyüdü, büyüdü ve 517 sayfalık bir kitap haline geldi. Bu kitabı 8 yıllık bir çalışma sonucunda bastırdık. Merv, Orta Asya’da Gülnarlıların ilk yaşadıkları yerleşim. Oradan göç ederek Gülnar’a geldikleri ve şimdiki Gülnar’ın eski adı da Anay Pazarı olduğu için kitabıma Merv’den Anaypazarı’na Gülnar adını uygun gördük. Ayrıca bir konuyu daha belirtmek istiyorum. Bu kitabın geliri Mersin Üniversitesi Gülnar Meslek Yüksekokulu öğrenci yurduna bağışlanıyor. Yani Gülnarlı dostlar bu kitabı alarak aynı zamanda kendi ilçelerine de bir artı ile dönüş yapmış olacaklar,”dedi.

Okurlarıyla iyi diyaloglar kurduğunu kaydeden F. Saadet Bilir, “Okurlardan çok olumlu tepkiler alıyorum. Gülnarlılar bile kendi ilçemizi, köyümüzü bu kadar iyi bilmiyorduk. Bunu bir yabancı gözüyle siz bize anlattınız, diyerek teşekkür ediyorlar. Bilmedikleri konuları kitaptan öğrendiklerini ve keyif aldıklarını söylüyorlar,” diyerek konuştu.

Ali F. Bilir
İnsanın kendisinden söz etmesinden daha zor bir şey olmadığını söyleyen Ali F. Bilir ise özgeçmişiyle ilgili sorularımızı yanıtlarken “1945 Gülnar doğumluyum. İlkokulu Silifke’de, ortaokulu Mersin’de, liseyi Adana’da, yükseköğrenimimi İstanbul’da yaptım. 1969 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdim. Burada öğrenciyken pek çok işte çalıştım. Turist rehberliği yaptım. Kütüphanede çalıştım. Bir turistik otelde resepsiyon görevlisi olarak çalıştım. Okulumu bitirdikten sonra ata yurdu Gülnar’a döndüm. Burada eczacılık yapmaktayım. İlk ürünüm olan şiirim 1961 yılında yayınlandı. İlk öyküm de 1967 yılında Milliyet Gazetesi’nde yayınlandı. O günden bu güne sanatın içindeyim ve sanatı bir yaşam biçimi alarak kişiselleştirmiş durumdayım. Okuyup yazan biriyim. Güz Anımsamaları dördüncü kitabım oluyor. Bu güzel onurlu günü Kitapsan böyle güzel bir etkinlikle okurlarla buluşturmayla sağladı. Kendilerine teşekkür ediyoruz.” dedi.

Okuma yazması olmamasına rağmen annesinin bir Karacaoğlan ve Yunus Emre âşığı olduğunu da sözlerine ekleyen Ali F. Bilir, “Daha okula gitmeden ondan bir düzineye yakın Karacaoğlan ve Yunus Emre şiiri öğrenmiştim. Ayrıca büyük ağabeyim de şiir yazıyordu. Ama asıl şiirle buluşmam Mersin’e geldiğimde ortaokul yıllarımda oldu. Lise yıllarında da bunu sürdürdüm. Sanırım ortamdan kaynaklı ya da yaşadığım yaşam biçimi beni şiirin içine soktu. Şiirle buluşturdu. Aileden gelen bazı kalıtlar da var. Onlar sağladı. Kendi yapımla da ilgili olabilir. Bu konuda kesin olarak bir şey söylemem mümkün değil. Ama ben duygu ve düşüncelerimi en iyi şiirle anlatabildiğime inanıyorum. İşin garip yanı, liseyi bitirdikten sonra şiiri bıraktım, öyküye yöneldim. Ben aslında öykü üzerine çalışan, ona yoğunlaşan biriyim. Kendimi öyküde daha iyi anlattığımı sanıyorum. Neden öyküye yöneldiniz derseniz, Sait Faik’in güzel bir sözü var. Ona da aynı soruyu soruyorlar,”Neden öykü yazıyorsun?” diye. O da şöyle yanıt veriyor. “İyi şair olamadığım için.” Tabii içinde esprisi var. Gerçekten de öykü dil olarak şiirden daha farklı, daha açılımlı. Daha ifade alanı genişleyen bir tür oluyor. Ancak ben yine de ilk göz ağrım şiiri bırakamıyorum. 1990 yılında bazı dostlarımın öykülerimdeki şiirsel tadın vermiş olduğu yüreklendirmeyle beni yönlendirmeleriyle tekrar şiirle buluştum. Bu ikinci kitabım oluyor. Oldukça da beğeni aldığımızı sanıyorum.” diye konuştu.

Genç neslin okuma özürlü bir nesil olduğunu da vurgulayan Bilir, “Genç neslin kitap okumama gibi olumsuzluğunun bu güne özgü olduğunu sanmıyorum. Bu bizim toplumsal özrümüz. Aklım erdiğinden beri belli bir kesim okuyor ancak. Mersin’de çok sayıda doktor, avukat, öğretmen var, ancak bu gün en ünlü yazarların kitapları bin basıyor, iki bin basıyor, 2-3 yıl kitapçının rafında kalıyor. Bunun nedenleri sosyolojik, psikolojik, toplumsal, ekonomik olmak üzere pek çok nedeni var ama, bence temel neden devletin kültüre ve sanata bakış açısındaki yanlışlıklardan, eğitim sisteminden geliyor. Çünkü okuma alışkanlığı daha ilkokulda, hatta okul öncesinde aile ve toplum tarafından belirlenmesi gerekirken bunlardan uzak tutuluyor. Ve sonuçta okumayan bir toplum oluyoruz.

Düşünün Avrupa’da bir kişiye 7 kitap düşerken ülkemizde 7 kişiye bir kitap düşmektedir. Arada korkunç bir uçurum var. Avrupa eğitim sisteminde gönüllü okumanın dışında öğrenciler haftada bir kitap okumak zorunda. Bizde ise belki ömrü boyunca bir insan 50 kitap okumuyor. Orada öğrenci yılda 50 kitap okuyor.

Umutsuzluklar toplana toplana okuma özürlü bir toplum durumuna düşmüş durumdayız. Ama ben yine de umutsuz değilim. Bunun yanında pek çok insan, özelikle gençlerde okumaya doğru bir yönelim var. Belki de bunu birlikte aşacağız diye düşünüyorum. Burada bulunmamızın bir nedeni de okurla buluşmak. Onlara yardımcı olmak,” dedi.

(Arayış Haftalık Aktüel haber Gazetesi, 22 Aralık 2003, Yıl: 5, Sayı: 239, s: 2).

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir