Yaşamöyküsü, Şiir, Yazı, Söyleşi ve Mektupları…
Ali F. Bilir (yazar), F. Saadet Bilir (yazar)
Basım Yılı: 2010
Yayıncı: E Yayınları
ISBN: 9789753902694
Sayfa Sayısı: 344
Türü: Anı, Yaşam Öyküsü
Kapak Tasarımı: FireFrog Creative
Yayınevi Tanıtımı
(…) Anamur, Kaşdişlen Köyü öğretmeni Fahrettin Deniz, 1996 yılı 10 Kasım’ ında bir “Atatürk’ ü Anma Gecesi” düzenlemek ister. Gecede Atatürk’ ün 10. Yıl Nutku ve Bursa Nutku okunacak, Atatürk Devrimleri köylüler tarafından anlatılacaktır. Kaymakamın emriyle program hemen iptal edilir. Etkinliğe destek veren Abdülkadir Bulut ve altı öğretmen arkadaşı, “solculuk propagandası yaptıkları, halkı isyana teşvik ettikleri gerekçesiyle” açığa alınarak, haklarında soruşturma açılır. Öteki öğretmenler kısa zamanda görevlerine dönse de Bulut mahkemeye verilir.
Soruşturmayı yapan müfettişe göre suç delili, Bulut’ un evindeki kitaplar ve onun asfalt yolda bulup lojman panosuna iliştirdiği, “sağ ön bacağı kopmuş, sol ön bacağını havaya kaldırmış konumda ezilmiş” ölü bir kurbağadır. Müfettişe göre bu kurbağa Bulut’ un benimsediği sol düşünceyi simgelendirmektedir ve Bulut öğretmenin cezalandırılması gerekir. 1967 yılında mahkemece aklansa da bakanlık onun geri dönmesine izin vermez. Danıştaya açılan dava ise ancak 777 günde sonuçlanır.
Kayıtlara, “solcu-komünist-kurbağa davası” olarak geçen bu trajikomik öykü Mahmut Makal’ ın “Zulüm Makinesi” kitabına da konu olur…
-Abdülkadir Bulut’ un yaşam öyküsünden-
Cemal Süreyya’nın “Kasabalı Lorca” adını verdiği Anamurlu şair Abdülkadir Bulut’un ölümünün 25. yılında, F.Saadet Bilir ve Ali F.Bilir, “Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca” adını koydukları kitapla güzel bir armağan verdiler, Bulut’un sevenlerine. 2003’ten beri büyük bir özveri, titizlik ve imece usulüyle hazırladıkları kitap, 09 Ağustos 2010’da E Yayınları’nca basıldı.
Abdülkadir Bulut’u her yönüyle tanıtacak bir kitap yazmaya karar verdikten sonra, yazarların ulaştıkları bilgi ve belgelerin çokluğu, onları iki kitap yapmaya zorladı. Birinci kitap, “Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca” adıyla ulaştı okurlara. Bulut’u tanıtan ikinci kitap ise, “Abdülkadir Bulut’a Sevgi Sözleri” adıyla yakında çıkacak karşımıza. 344 sayfadan oluşan birinci kitapta, Anamurlu şairin yaşamöyküsü, düzyazıları, daha önce yayımlanmamış şiirleri, kitap tanıtma yazıları, söyleşileri ve mektupları yer almakta. “Abdülkadir Kasabalı Lorca”, Bulut üzerine araştırma yapacaklara gerçekten güvenilir bir kaynak oldu.
Kitabı yayımlayan Mehmet Atay şöyle diyor: “Nereden aklıma gelirdi Bulut’un ölümünden 5 yıl sonra yayıncılığa başlayacağım, yitirişimizin 25.yılında onun için kitap basacağım. Ama Ali ve Saadet Bilir gibi iki güzel insan, hemşerileri Abdülkadir için incelik ve sorumluluk gösterip, bu kitabı hazırlayınca bana da basma onuru kaldı. Onlara teşekkür borçluyum.”
Doğan Hızlan, 23 Ağustos 2010 tarihli Hürriyet’te şunları yazıyor: “F. Saadet Bilir / Ali F. Bilir, gerçekten edebiyat adına çok yararlı bir girişimi gerçekleştirmişler. 25 yıl önce bir minibüs kazasıyla aramızdan ayrılan şair Abdülkadir Bulut hakkında bir kitap hazırlamışlar. Bulut’un şiirlerinden, düz yazılarından seçmelerin yanı sıra ölümünden önce ve sonra hakkında yazılanlardan da bir seçmeyi kitaplarına koymuşlar. Yazarların vefa duygusunu taşımaları beni her zaman mutlu etmiştir. F. Saadet Bilir / Ali F. Bilir, bu duyguyu hatırlayan ve hatırlatanlardan.
Kitabın adı; Abdülkadir Bulut – “Kasabalı Lorca…”
“Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca”da, Özdemir İnce’nin, Abdülkadir’in eşi Havva Bulut ve çocukları Ekim ile Eliçin Bulut’un da yazıları var.
Kitabın arka kapağında sağ ön bacağı kopmuş bir kurbağa fotoğrafı insanın dikkatini çekiyor. Yazarlar, bu kurbağanın öyküsünü şöyle anlatıyor kitapta (sayfa 35): “…Bulut ise müfettişin raporu doğrultusunda ve bakanlık emriyle mahkemeye verilir (22.11.1966). Suç delili, öğretmen Bulut’un evindeki kitaplar ve onun asfalt yolda bulup lojman panosuna iliştirdiği, ‘sağ ön bacağı kopmuş, sol ön bacağı öne uzamış konumda ezilmiş’ ölü bir kurbağadır. Müfettişe göre, bu kurbağa Abdülkadir Bulut’un benimsediği sol düşünceyi simgelemektedir, bu nedenle Bulut öğretmenin cezalandırılması gerekir. 1967 yılında mahkemece aklansa da Bakanlık onun geri dönmesine izin vermez. Daha sonra Bulut’un Danıştay’a açtığı, Avukat Halit Çelenk’in savunmanlığını yaptığı dava ise ancak 777 günde sonuçlanır (12.12.1968). Kayıtlara, “Solcu-komünist-kurbağa davası” olarak geçen bu trajikomik öykü Mahmut Makal’ın “Zulüm Makinesi” kitabına da konu olur…”
BİR AKDENİZ ÇOCUĞU OLARAK
Bir Akdeniz çocuğu olarak
Tutuklandın otuzuna basmadan
Ve ellerin arkadan kelepçeli
Farkında olmadan eğildi başın
Bir nar dalının altından
Geçer gibi Kaygılandın ama alnın
Dağılmadı her her şeye rağmen
Geride kalsa da karın
Ve dağlara sakladığın kitapların
Kollarına girip akşamüstleri
Yol boyu yürüdüğün dostların
Dağılmadı her şeye rağmen
Koparıldın köyünden ve suyundan
Ve onaların ilkyazlarda yarattığı
Caneriklerinden, karadutlardan
Götürüldün arkadaşlarınla birlikte
Silifke üstünden Mersin’e doğru
Sular serinlik taşıyordu
Getirildin sabahın içinden
Gençliğini kuran Mersin şehrine
Yanında kokularına alıştığın
Kollarını boynuna doladığın
Arkadaşların
Tutuklandın otuzuna yaklaşırken
Ne esmerliğin tadını çıkarabildin
Ne de karının, göğüs cebine
Gururla bıraktığı paralardan
Sıcak bir ekmek alabildin
Kendi ellerinle
Abdülkadir Bulut 1976
Kutluyoruz büyük bir değerbilirlik örneği gösteren F. Saadet Bilir ve Ali F. Bilir’i. Dileriz “Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca” da hak ettiği yeri bulsun. Çünkü okunmaya değer bir kitap.
http://blog.milliyet.com.tr/abdulkadir-bulut-kasabali-lorca/Blog/?BlogNo=262087
“12 Mart Darbesi’yle başlayan karanlık günler… 17 Mayıs’ta, İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Elrom, Mahir Çayan ve arkadaşları tarafından kaçırılır. Sıkıyönetim Komutanlığı’nın radyodan yaptığı duyuruyla ülke çapında sol kimlikli aydınlar tutuklanmaya başladığında, Anamur’da ilk gözaltına alınan kişilerin arasındadır Bulut. Beton zeminli bir koğuşta geçirilen üç günün ardından, sorgulanmak üzere düşünce arkadaşları Güngör Türkeli, Fahrettin Deniz, Mehmet Kurt, Mehmet Yiğit ve Ali Kurt’la birlikte Silifke üzerinden Mersin’e gönderilir. Orada, pislik içinde, karanlık bir hücrede günlerce bekletilirler. Dört gün süren Aşağılanma, gözdağı ve sorgulamanın ardından bırakılırlar…”
Anamurlu şair Abdülkadir Bulut, 1976’da konuyla ilgili olarak aşağıdaki şiiri yazar.
Bir Akdeniz çocuğu olarak
Tutuklandın otuzuna basmadan
Ve ellerin arkadan kelepçeli
Farkında olmadan eğildi başın
Bir nar dalının altından
Geçer gibi
Kaygılandın ama alnın
Dağılmadı her her şeye rağmen
Geride kalsa da karın
Ve dağlara sakladığın kitapların
Kollarına girip akşamüstleri
Yol boyu yürüdüğün dostların
Dağılmadı her şeye rağmen
Koparıldın köyünden ve suyundan
Ve onların ilkyazlarda yarattığı
Caneriklerinden, karadutlardan
Götürüldün arkadaşlarınla birlikte
Silifke üstünden Mersin’e doğru
Sular serinlik taşıyordu
Getirildin sabahın içinden
Gençliğini kuran Mersin şehrine
Yanında kokularına alıştığın
Kollarını boynuna doladığın
Arkadaşların
Tutuklandın otuzuna yaklaşırken
Ne esmerliğin tadını çıkarabildin
Ne de karının, göğüs cebine
Gururla bıraktığı paralardan
Sıcak bir ekmek alabildin
Kendi ellerinle
Buna benzer daha neler var neler F.Saadet Bilir ve Ali F.Bilir’in, “Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca” adını koydukları kitaplarında. Abdülkadir Bulut’u her yönüyle tanıtacak bir kitap yazmaya karar verdikten sonra, yazarların 2003’ten beri ulaştıkları bilgi ve belgelerin çokluğu, onları iki kitap yapmaya zorladı. Birinci kitap, “Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca” 09 Ağustos 2010’da E Yayınları’nca basıldı.
344 sayfadan oluşan bu kitabın arka kapağında, sağ ön bacağı kopmuş, sol ön bacağı öne uzamış konumda, ezilmiş ölü bir kurbağa resmi var. Bu da neyin nesi diyeceksiniz? Bilirler onu da şöyle anlatıyor kitaplarının 35.sayfasında:
“…Bulut ise müfettişin raporu doğrultusunda ve bakanlık emriyle mahkemeye verilir (22.11.1966). Suç delili, öğretmen Bulut’un evindeki kitaplar ve onun asfalt yolda bulup lojman panosuna iliştirdiği, ‘sağ ön bacağı kopmuş, sol ön bacağı öne uzamış konumda ezilmiş’ ölü bir kurbağadır. Müfettişe göre, bu kurbağa Abdülkadir Bulut’un benimsediği sol düşünceyi simgelemektedir, bu nedenle Bulut öğretmenin cezalandırılması gerekir. 1967 yılında mahkemece aklansa da Bakanlık onun geri dönmesine izin vermez. Daha sonra Bulut’un Danıştay’a açtığı, Avukat Halit Çelenk’in savunmanlığını yaptığı dava ise ancak 777 günde sonuçlanır (12.12.1968). Kayıtlara, “Solcu-komünist-kurbağa davası” olarak geçen bu trajikomik öykü Mahmut Makal’ın “Zulüm Makinesi” kitabına da konu olur…”
Abdülkadir Bulut’un yaşamöyküsü, düzyazıları, daha önce yayımlanmamış şiirleri, kitap tanıtma yazıları, söyleşileri ve mektupları yer almakta. Bulut üzerine araştırma yapacaklara gerçekten güvenilir bir kaynak olmuş, “Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca”.
F.Saadet Bilir ve Ali F.Bilir’in, Bulut’u tanıtan ikinci kitapları ise, “Abdülkadir Bulut’a Sevgi Sözleri” adıyla yakında çıkacak karşımıza. “Bu bir armağan kitap sayılabilir. Bu yapıtta onun için yazılmış 32 şiir, 88 yazı yer almakta,” diyor bir değerbilirlik örneği gösteren yazar dostlarımız.
Basında hakkında çıkan çok güzel yazılar da okuduğumuz Abdülkadir Bulut Kasabalı Lorca’ın hak ettiği yeri bulması en büyük dileğimiz. Okunmalı. Çünkü okunmaya değer bir kitap.
Mustafa B. Yalçıner
http://www.hikayeler.net/yazilar/147599/abdulkadir-bulut-kasabali-lorca/