KİTAP OKUMANIN ÖNEMİ VE OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANDIRILMASI
|Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Öğrenciler,
Sizleri saygı ve sevgi ile selamlıyorum, hoş geldiniz,
Sizlerle buluşmamızı sağlayan okul müdiresi Hatice Aygar’a ve değerli arkadaşımız edebiyat öğretmeni şair Mustafa Ekici’ye çok teşekkür ediyoruz.
“Türkiye Okuyor” kampanyası kapsamında ‘Kitap okumanın önemi ve okuma alışkanlığı kazandırılması’ konusunda söyleşeceğiz sizlerle.
Altı ay kaldığımız ABD’den çok özlediğimiz yurdumuza, sıcak insanlarımıza kavuşmanın sevinci içinde olduğumuzu da belirtmek istiyorum. Söyleşimizde* konumuzla ilgili oradaki gözlemlerimizi aktarmayı düşündük.
Ama önce ABD’ne gidiş nedenimizi anlatarak söze başlamak istiyorum. Oğlumuz Kuzey ve kızımız Defne, o ülkede doktora öğrenimi yapıyorlar. Hem onları görüp özlem gidermek; hem de eşim Ali Bilir’in İngilizceye çevrilen şiir kitabı Türk Kültür Bakanlığı TEDA projesi kapsamında ABD’de yayımlandığı için, yayınevinin çağrısı üzerine geçtiğimiz mayıs ayında oraya gitmiştik. Yayınevi Teksas eyaleti’nin Austin kentinde olduğundan orada önce kitap için, yayınevi tarafından şiir severlerin, yazar ve kültür insanlarının katıldığı bir tanıtım toplantısı yapıldı. Ardından radyo programına ve iki şiir okuma etkinliğine Ali Bilir konuşmacı olarak ve şiir okuyarak katıldı. Daha sonraki aylarda ise çocuklarımızın okuduğu Florida eyaletinin başkenti Tallahassee kentinde Florida State Üniversitesinin Ortadoğu Bölümünde, Tallahassee Yazarlar Birliğinde ve bir kitabevinde üç ayrı etkinlikte Türk şiiri, Türk kültürü, Toroslar ve bu yörenin yaşamını anlattı. Türkiye’mizi, kültürümüzü, şiirimizi oradaki insanlara anlatmak ve tanıtmaktan çok mutlu olduk. Okyanus ötesinde ayrı bir kıtada ve ülkede Türkiye’yi, Türk şiirini, edebiyatını, kültürünü tanımayan insanlara tanıtmak kültür elçiliği yapmak çok onurlandırıcı bir şey. Gülnar’ın Şeyhömer Köyü’nden Ali Bilir’in bu başarısı yöremiz için bana göre çok önemli. Bunları neden anlattığıma gelince sevgili öğrenciler, okulunuzu, ilçenizi, ailenizi, içinde bulunduğunuz sıkıntılı ortamı küçük görmemelisiniz.
Yaşamımdaki Okuma Edimi
Çocukluğumda ekmek ve gazete evimizin temel gereksinimiydi. Gazete okuyan, bize her hafta Çocuk Haftası dergisi alan bir babam vardı. Ayrıca bir bankanın yayımladığı Doğan Kardeş dergisini de okurduk. Yorgun argın eve gelen rahmetli babacığım akşamları bu dergilerden ağabeyime ve bana mutlaka bir yazı okuturdu. Kekeleyerek okursak, önceden okumadığımız bir yazıysa vay halimize. Babam bizi ödüllendirsin diye ağabeyimle okuma yarışı yapardık gündüzleri. Akbaba mizah dergisi de alınırdı. Bankalar o yıllarda cep ansiklopedisi özelliğinde bilgiler içeren kitapçıklar yayımlıyordu. Onlardan da gelirdi evimize.
Urfa Kız İlköğretmen Okulu 3. sınıfta (şimdiki 8. sınıf)Türkçe öğretmenimiz, okul kütüphanesi dışında sınıf kitaplığı kurmuştu. Hepimiz birer kitap ile kitaplığımızı zenginleştirmiştik. O yıl, elden ele dolaşan kitaplar bilgi, duygu ve düşünce dünyamıza çok şey katmıştı. Lise 1. sınıfta edebiyat dersimize giren aynı öğretmenim şubat tatilinde bir roman okuyup inceleme ödevi vermişti.
Lise öğrencisi ağabeyim bana John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar romanını hediye etmişti. Okuyup ödevimi yapmıştım. Aynı yıl doğum günümde de ağabeyim Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal romanını göndermişti postayla bana. O yıllarda arkadaşlar birbirimize kitap armağan ederdik. Arkadaşlarımızın okuduğu kitapları okumak için yarış ederdik birbirimizle. Akraba çocukları ile.
İlkokuldan sonra yatılı okudum ben. Üç çocuğunu da okutma çabası içindeki emekçi ailemin gönderdiği az bir harçlıkla yetinmek zorundaydım. Buna karşın haçlığımın çok büyük bir bölümünü kitap almaya sinema ve tiyatroya gitmeye ayırırdım. Hiçbir zaman iki ayakkabım olmadı. Çok az giysiyle yetinmesini bildim. Ama yıllar içinde gittikçe çoğalan kitaplarım olmuştu.
Okuma alışkanlığı kazanmama etkisi olan babam, ağabeyim, öğretmenlerime, arkadaşlarıma buradan teşekkür ediyorum.
Bir konuya da açıklık getirmek istiyorum. Ders kitabı dışında kitap okumaktan, okuma alışkanlığından, yemek, uyumak, diş fırçalamak gibi belli bir zaman ayırıp kitap okumaktan söz ediyoruz burada.
Sınıf öğretmeni bir arkadaşımın çocuğunun Türkçe dersine giriyordum yıllar önce. Çocuğunun, kitap okumasını önerdiğimde annesi, “artık bizden geçti, o okusun” demişti. Çok şaşırmıştım.
Oysa çocuğun kişiliği evde, okulda, çevrede iyi ya da kötü örnek aldığı kişilere göre belirlenir.
Dilerseniz size ABD’de kütüphaneler ile ilgili gözlemlerimi de anlatayım
156 bin nüfuslu Tallahassee’de üç büyük kütüphane var. Bazıları hafta sonunda da hizmet veriyor. Öğrenciler ve çalışanların yararlanması için akşam dokuza kadar açık. Ödünç kitap verme dışında pek çok başka işlevi de var kütüphanelerin. İsteyene ücretsiz bilgisayar ve İngilizce kursu veriliyor. Burada planlanan İngilizce kurslarının bazıları, semt ilköğretim okullarında oradaki yabancılara akşamleyin veriliyor. Böylece okul binalarından öğrenci olmayanların da yararlanması sağlanıyor. Örneğin eşimle ben bu kurslara katılıp İngilizcemizi geliştirdik. Ayrıca kütüphanelerden CD ve DVD’leri de ödünç alabiliyorsunuz. Kütüphanede internete de bağlanıp çalışmanızı yapabiliyorsunuz.
Kütüphanede çalışanlar o denli güleryüzlü ve sizinle, sorularınızla o denli ilgileniyor ki insanın oradan çıkmayası geliyor. İçeri gireni etkileyici bir donanıma sahip. Ülkenin ve dünyanın ünlü yazar ve şairlerinin portreleri, sizi karşılıyor ya da çalışırken size merhaba diyor.
ABD’de insanlar, parkta, piknik yaparken, deniz kıyısında güneşlenirken, yolculuk sırasında uçakta kütüphanede, kitabevlerinde sürekli okuyor. Bilginin en iyi güç olduğunun farkında hepsi.
Okuma ile ilgili bazı verileri de sizlerle paylaşmak isterim
- Bir Japon yılda 25 kitap okuyor, İsviçreli 10 kitap okuyor; Fransız 7 kitap okurken bizde 6 kişiye bir kitap düşüyor.
- Kitap okuma oranı Japonya’da %14, ABD’de %12, Almanya’da % 11, Türkiye’de %4,5.
- 70 milyonluk ülkemizde ulusal gazetelerin günlük toplam satışı 4 milyon.
- Türk toplumunda ortalama okuma süresi bir günde 26 saniye.
Gördüğümüz gibi bilgi toplumu olmamız için okumayı yaşam biçimi haline getirmek gerekiyor. Yukarıdaki verilerden yola çıkarak bizim de okumayı yaşam biçimi haline getirmemiz gerekmekte. Bilgi toplumu olmamız umuduyla…
* 25 Aralık 2008 tarihinde Mersin Sosyal Bilimler Lisesi’nde yapılan söyleşi metni.