Download!Download Point responsive WP Theme for FREE!

GÜLNAR’IN AYDINLIĞI

Orhan ÖZDEMİR
Taşranın eğitim yoluyla aydınlanması çabaları sürdürülseydi, bugün Türkiye’nin önemli sorunlarından birini oluşturan köyden kente göçün yaratığı olumsuzluklar en düşük düzeyde yaşanacaktı kuşkusuz. Yönetimler, kırsal kesimde çalışan öğretmenlerin ülkülerini yitirip kendilerini yalnızca bir teknisyen olarak algılamaları için ne gerekiyorsa yaptılar. Bir zamanlar Köy Enstitülü öğretmenler okullar açıp dağ başlarında aydınlanmanın ateşlerini yakarken şimdi çoğu yerde var olan okullar boşaltılmış, buralarda öğretmenlerin doldurduğu boşluk imamlara devredilmiş bulunmaktadır.

Durumun böyle olmasında aydınların da payının olduğu tartışılmaktadır. Köy Enstitülü öğretmenler bile emekliliklerinde köyüne geri dönmeyi değil de kentlere yerleşmeyi yeğlemiştir. Kentlerde biriken okur-yazar, aydın kesimi kimi zaman özlem gidermek için köyüne ya da ilçesine gitmeyi yeğlemektedir. Dolayısıyla kırsal kesimde oturan halkın önüne sosyal yaşam ve üretimle ilgili farklı seçenekler sunulmadığı gibi, kent yaşamının zorlukları konusunda farkındalık yaratacak çalışmalar da yapılamamaktadır.

Böylesine karamsar bir ortamda karınca gayretiyle çalışıp umut ışığı yakarak başka umut ışıkları yakmamızı özendiren aydın insanlar da var kuşkusuz. Böyle iki insanın; Saadet Bilir ve Ali F. Bilir çiftinin Gülnar’da yaşadığını; deneme, öykü ve şiirleriyle ulusal kültürümüze Gülnar renkleri serpiştirdiğini biraz da gıpta ederek belirtmeliyim.

Saadet Bilir, Mersin Üniversitesi Gülnar Meslek Yüksekokulu’nda Türkçe okutmanlığı yaptı. Daha sonra anılan okulun müdürlüğüne getirildi. Müdürlüğü sırasında hem okuluna; hem de Gülnar’a yönelik kültürel etkinlikler gerçekleştirilmesine öncülük etti. Bu etkinliklerle yetinmeyerek Gülnar ve çevresini tarihsel, kültürel, ekonomik ve halkbilimsel (folklorik) açılardan incelemeye koyuldu.Bu incelemelerini, “Merv’den Anaypazarı’na Gülnar” adıyla kitaplaştırdı. Kitap, 2003’te Etik Yayınlatı arasında çıktı. Ayrıca “Hayatın Halleri” adlı bir de deneme kitabı var.

Ali F. Bilir de”Üşüyen Sıcak Düşlerim (öyküler)”, “Göç Türküsü (Şiir)”, “Eleştiriden Günceye (Denemeler)”, “Güz Anımsamaları (şiir)”, “Gündüz Artan’a Armağan- Mersin’de Aydın Olmak” (Orhan Özdemir’le birlikte) gibi kitaplarıyla tanınmaktadır. Ali F. Bilir en büyük desteği eşi F. Saadet Bilir’le birlikte şiir, öykü ve deneme yazmanın dışında başka önemli işlerle de uğraşıyor. Mersin’den Anamur’a kadar eline kalem alıp yazmaya soyunan herkesi yüreklendiriyor. Düşün ve duygu dünyamızı şiirleriyle, öyküleriyle süsleyip aramızdan ayrılmış insanların anılmasına aracılık ediyor. Son olarak Abdülkadir Bulut’un şiirlerini derlemeye çalıştığını biliyorum. Her ikisi de yazmanın aynı zamanda bir düşünme işçiliği olduğunu biliyor. Ancak yazan insan, başkalarının görmediği ayrıntıları görüp dile taşıyor. Aslında yazarın görevi de bu değil midir? Belki de biz Yunus Emre’den Karacaoğlan’a, Pir Sultan Abdal’dan Aşık Veysel’e Nazım Hikmet’ten Ahmed Arif’e, Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya tüm ozanlarımızı bu yüzden seviyoruz. Bilir çifti, F. Saadet Bilir ve Ali F. Bilir, bu uğraşların arasında birlikte yazdıkları “Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar” adlı bir kitabı daha tüm okuyucularının önüne koydu. Aslında tümüyle Gülnar’a adanmış bir kitap. Zaten kitaba yazdığı önsözü, “Bilgeliğini yüreğinde saklayan o güzel insanlara çok şey borçluyuz. Bu yüzdendir ki, “Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar adını taşıyan kitabımızı Gülnar halkına adadık…” diye bitirmiş Ali F. Bilir. Ali F. Bilir’in sözünü ettiği borçluluk duygusunu biraz irdelemek gerekiyor. Öyle üstünkörü okuyup geçilecek bir duygu değil bu. Yani IMF’ye ya da ABD’ye olan borca benzemiyor. Tüm bağımlı ilişkilerden muaf, insanı ta yüreğinin ortasına yerleştiren ve onu yücelttikçe yücelten mütevazı, bir o kadar da kadirbilir bir ozanın sesini duyuyorsunuz burada. Doğrusunu söylemek gerekirse ilkçağlardan günümüze tüm insanlığa borcumuz var. En başta konuştuğumuz dili biz icat etmedik; atalarımızdan yadigâr bize. Toplumların kültürü bir gecede oluşmadığına göre, sürekli ilişki içinde olduğumuz kültürümüzü de atalarımızdan devraldık. Doğru onlara çok şey borçluyuz.

“Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar” kitabının içerdiği konular, bu borçluluğun bir kanıtı gibi duruyor karşımızda. Okudukça halkımızın bilgeliğine, dilimize katkısına, yaratma gücüne; masallar, efsaneler tekerlemeler ve fıkralarla düş dünyamızı nasıl etkilediğine şaşırıp kalıyorsunuz. Bunların her biri bilincimizi süslemese bir dilde türkü söyleme olanağımız kalmaz. Omuz omuza verip coşkuyla halay çekemeyiz. Şu ya da bu biçimde halkın günlük dil kullanımı olmasa dilimiz zenginleşmez. Doğup büyüdüğümüz yöre kültürü bizi öyle bir biçimlendirir ki ‘Allı Turnam’ türküsü bu yüzden gönlümüzü fetheder. Gülnar’ın Köseçobanlı Beldesi’nde mani olarak söylenen şu dizeler Torosların yücesinden bize ulaşıp peşinde olduğumuz güzelliklerle pekiştirir yaşam sevincimizi.

Dağların başındayım
On sekiz yaşındayım
On beş yaşından beri
Güzeller peşindeyim

F. Saadet Bilir ve Ali F. Bilir’in, taşıdıkları aydın sorumluluğu nedeniyle Gülnarlılara ve ulusumuza olan borçları bitecek gibi görünmemektedir. Onlar yaşam alanı olarak taşra demeden, ağız burun bükmeden Gülnar’ı seçtiler ve tüm Anadolu’ya oradan sesleniyorlar. Gülnar’ın aydınlığının bizim de aydınlığımız olacağının bilincindeler. Şimdi belleğimiz onlarla daha güçlü; şimdi Gülnar halkı onlarla daha mutlu… Kendilerine çok şey yazmaları ve daha çok üretmeleri için sağlık dolu güzel günler diliyorum (İçel Sanat Kulübü, Haziran-Temmuz 2007, S: 152,Yıl: 17, s: 8-9).

Add a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir