ABDÜLKADİR BULUT’UN YAZILARINDAKİ DİL VE ANLATIMI
|Değerli dostlar, merhaba,
Bir ağustos sıcağında Abdülkadir Bulut dostluğu ile sizleri saygıyla selamlıyorum.
Yinelemelerden kaçınmak, sizleri sıkmamak için eşim Ali’in sözünü ettiği bu birlikteliğe emeği geçen, katkı sunan tüm kişi ve kuruluşlara ve siz değerli konuklara çok teşekkür ediyorum.
Yıllar önce ailece yaptığımız İstanbul gezimiz sırasında Sait Faik Abasıyanık’ın yaşadığı, öykülerinin mekanı Burgaz Adası’na gitmiştik. Çocuklarımız henüz ortaöğrenim yaşındaydı. Onlara ünlü öykü yazarımızın müze evini gezdireceğimiz için heyecanlıydık. Vapurdan indikten sonra müzenin yerini öğrenmek için sorduğumuz ilk kişi, Sait Faik adını ilk kez duymuş gibi yüzümüze bakmıştı. Bir başkasına, ardından başkalarına sormak zorunda kalmıştık; epey uğraşımızdan sonra müze evin yerini bilen birisine rastlayabilmiştik. Bütün hevesimiz kırılmıştı. Büyü bozuldu sanki. Türk yazının ünlü öykü yazarı, kendi adasında tanınmıyordu.
Gülnar Meslek Yüksekokulu’nda Türk Dili okutmanlığım sırasında bir zaman, aynı sınıfta Ulukışlalı, Niğdeli, İncesulu öğrencilerim vardı. Onlara Faruk Nafiz Çamlıbel’in ünlü şiiri Han Duvarları şiirinin mekanında yaşıyorsunuz. O hanı gördünüz mü, edebiyat öğretmeniniz söz etmiştir sanırım dediğimde gençler bu konuda bilgilerinin olmadığını söyleyince çok şaşırmıştım. Tabii hemen ödev vermiştim. Tatil için gittiklerinde bilgilenip gelmişlerdi.
Örnekler çoğaltılabilir. Bir futbolcuyu ya da bir pop sanatçısını sormuş olsaydım değil o yörede yaşayanlar, tüm sınıf bilebilirdi onlarla ilgili pek çok ayrıntıyı.
Şair ve yazar Abdülkadir Bulut da kendi yöresinde yeterince tanınmayan, Türk yazınında da unutulmuş güçlü bir kalem aslında. Abdülkadir Bulut’u da Anamurlu öğrencilerim tanımıyordu. Türkçe ve Edebiyat öğretmenleri ne yapar bilemiyorum. Derslerde öncelik öğrenciye kendi yöresini tüm değerleri ile birlikte tanıtmak olmalı aslında.
Burada ben, iletişim araçlarının, medyanın bu konudaki ilgisizliğini vurgulamak isterim.
***
Yazın dünyasında şairliği ile tanınan,1985 yılında, feci, elim bir trafik kazasında genç yaşta yitirdiğimiz Abdülkadir Bulut’un, yedi şiir kitabı dışında Üveyikler Göçerken (1981) ve Sakar Tay (1983) adlı iki çocuk romanının yanı sıra dergi sayfalarında kalan çok sayıda yazısı da bulunmakta.
Şiirleri hakkında pek çok yazı yazılmış, irdelenip incelenmiş. Ancak Bulut’un, gerek çocuk romanları, gerekse yazıları ile ilgili bir yazı ya da yorum okumadım şimdiye değin.
Eşim Ali F. Bilir ile birlikte hazırladığımız Bulut’u her yönüyle tanıtmaya çalıştığımız “Abdülkadir Bulut, Kasabalı Lorca” adlı kitabımızda, onun az önce değindiği gibi biz Bulut’un, dergi sayfalarındaki şiir ve yazılarından ulaşabildiklerimize de yer verdik.
Bulut’un söyleşileri de var. Onun, şair Kemal Özer’le yaptığı bir söyleşisi; Haydar Ergülen, Necati Güngör, Turgay Fişekçi ve Adnan Satıcı’nın da Bulut ile yaptıkları dört ayrı söyleşi bulunmakta.
Bulut’un çocuk romanları Sakar Tay ve Üveyikler Göçerken hakkında öykü yazarı değerli arkadaşımız, dostumuz Mustafa Yalçıner konuşacak. Ben Bulut’un, romanları ve düzyazılarını dil, anlatım yönünden incelemek istiyorum.
Araştırmalarımız sırasında onun, Varlık (14), Sanat Emeği (4), Türk Dili (4), Çağdaş Eleştiri (3), Gösteri (1), Milliyet Sanat Dergisi (1) Çocukça (1), Cumhuriyet Gazetesi’nde (1) olmak üzere yayımlanmış 29 yazısını bulduk. Bir de ‘ Şair ve Yazarlarımız Nasıl Yazıyorlar?’ başlıklı 1968 yılında yazılan ilk yazısı ise, Ahmet Köklügiller ve İbrahim Minnetoğlu’nun ortaklaşa hazırladığı kitapta yer alıyor. (Minnetoğlu Yayınları, İstanbul, 1974: 105-106). Bu yazıyla birlikte otuz yazısına ulaşabildik. Bunların on yedisi kitap tanıtma yazısı.
Bulut’un ilk kitap tanıtma yazısının, Salâh Birsel’in şiir kitabı Haydar Haydar (1973); son kitap tanıtma yazısının da Adnan Satıcı’nın şiir kitabı Ülkesiz Şarkılar (1985) olduğunu düşünüyorum. Çocukar için yazdığı Güzelliklerle Örülen Duygu (1985) ise son yazısı olmalı.
Bulut’un yazılarının da şiirleri kadar üzerinde durulması ve incelenmesi gerek diye düşünüyorum. Yazılarından yola çıkarak onun dil ve anlatımını irdelemek istiyorum.
Kitap tanıtma yazılarını kendi içinde değerlendirdiğimizde
- Öykü kitabı tanıtma yazıları:
Gökova’nın Yalazları (Celal Özcan),
Hayatımın Yedi Hikâyesi (Necati Güngör)
2. Şiir kitabı tanıtma yazıları:
Haydar Haydar (Salâh Birsel)
Kareler Aklar’dan Yola Çıkınca (Behçet Necatigil
Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya (Kemal Özer)
Ülkesiz Şarkılar (Adnan Satıcı)
Siyasetname (Özdemir İnce)
Direnmeler Üstüne (Tahsin Saraç)
3. Çeviri öykü kitabı tanıtma yazısı:
Pearl Harbor’u Unutma
4 . Çeviri şiir kitabı tanıtma yazısı:
Taşlar, Yinelemeler, Parmaklıklar (Yannis Ritsos, Çev: Özdemir İnce)
5. Eğitim-öğretim ve kültür konusunu içeren kitap tanıtma yazıları:
Kemalist Eğitim İlkeleri-Uygulamalar (Şevket Gedikoğlu)
Kültür ve Eğitim Sorunları (Adnan Binyazar)
6. Çocuk kitabı tanıtma yazıları:
1. Şiir kitabı tanıtma yazısı:
Balina ile Mandalina (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
2. Öykü kitabı tanıtma yazısı:
Ölümsüz Kavak (Bekir Yıldız)
7. Yıllık tanıtma yazıları:
Varlık Yıllığı 76
Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı
77’de Yıllıklar
8. Sözlük tanıtma yazısı:
Öztürkçe Kılavuz Sözlük (Emin Özdemir)
Diğer yazılarının konularına göre sınıflandırılması:
- Kendi şiir anlayışıyla ilgili yazıları:
Şair ve Yazarlarımız Nasıl Yazıyorlar?
Dört Şair Şiir Anlayışlarını Açıklıyorlar (Ozan, Şiirin Ayaklarını Topraktan Kesmemelidir)
“İkinci Yeni’de İmgenin Gözleri Bağlı Olduğunu Nâzım’ı Okuyunca Anladım
Ozanları Ünlendiren Şiirleri: Ceyhun Atuf Kansu
Ozanları Ünlendiren Şiirleri: Behçet Necatigil
Ozanları Ünlendiren Şiirleri: Bedri Rahmi Eyüboğlu
Karadut’un Eylül Göçü
2. Şair ve yazarlarımızın toplumdaki yeri ve önemi ile ilgili yazıları:
Sanatçının Ölmesini Beklemek
Enver Gökçe Onur Gecesine Doğru
3. Dilimizin ve sözcüklerin önemiyle ilgili yazısı:
Tutuculara Halk Yanıt Veriyor
Dibek
4. Çocukların eğitimine yönelik yazısı:
Güzelliklerle Örülen Duygu
Çocuk Edebiyatının Güncel Sorunları Üzerine
Yazdığı Kahveci Güzeli adlı çocuk şiir kitabı ile Üveyikler Göçerken ve Sakar Tay adlı çocuk romanları; tanıttığı çocuk şiir ve öykü kitapları da onun, yarınımız geleceğimiz olan çocukları önemsediğini göstermekte.
Ayrıca 1983 yılında yayımlanan Gözyaşları da Çiçek Açar adlı şiir kitabı ile ilgili Adnan Satıcı’nın Bulut’la yaptığı söyleşide, eğitimci yanı ağır bastığından belki, çocuk ve eğitim konularını önemsediğini bize gösteriyor: “Benim şiirlerimde çocuk her şeyin başlangıcıdır. Öndüşüncedir, önsözdür. Suyu, ateşi, çiçeği yapan, onu anlamlı kılan çocuktur. O yüzden çocuklar aracılığıyla yaklaşmak istedim insanlara, onların duygularına, onların dünyalarına. Çünkü çocuklar kadar güzeli, geleceği yumuk ellerinde taşıyan bir başka varlık yoktu. Onlardı bizim en acemi, en güzel ve en canlı yanımız. Böyle bir alanı dıştalayamazdım. Böylesine yoğun bir biçimde girmişlerdi hayatıma.”diyor.
1976 yılında ‘Kemal Özer’le Bir Konuşma’ başlıklı söyleşisinde Özer’e yönelttiği soruda Bulut, çocuk edebiyatı hakkında bakın neler söylüyor:
“–Ülkemizde genellikle son bir iki yıl içinde çocuk edebiyatına karşı olumlu bir tavır alındı. Bu alanda değişik yayınevleri çocuk yapıtları çıkardılar. Böylece yalnızca bayramlarda akla gelen çocuk edebiyatı giderek güncelleşti. Ne ki, verilen yapıtların türleri arasında çocuğa en yakın tür olan çocuk şiirlerine az yer verilmekte, hatta bu sayı parmaklarımızı bile doldurmamakta. O yüzden çocuk edebiyatımızın toplumcu geleneğinin en etkili yanı ihmal edilmiş olmuyor mu?”
***
Sakar Tay ve Üveyikler Göçerken adlı çocuk romanlarında Abdülkadir Bulut’un, dilinin biraz yerele kaydığını görüyoruz.
Yazar, çocukluğunun geçtiği Anamur yöresinde muhtemelen duyduğu, ya da tanık olduğu olayları, kır yaşamını anlatırken yöresel sözcükleri, deyimleri; çayır, burma, madımak dövülmüş diken, göbelek gibi hayvan yemi olan bitki adlarını da vermiş. Arıcılığı, yayla-sahil yolculuğu sırasındaki yaşamı ve doğayı, kuşları çocuk gözüyle pek güzel anlatmış. Çocuklara doğa, hayvanlar böyle sevdirilebilir ancak.
Bulut, iki çocuk romanında da, şiirlerindeki gibi, kıvrak Türkçesi ile onların çok kolay anlayıp algılayacağı bir anlatım sunuyor çocuklara.
***
Bulut’un, Dibek ve Tutuculara Halk Yanıt Veriyor adlı yazılarında Türkçe sözcüklerin kullanılması için çabasını görmekteyiz. Halkın kullandığı sözcükleri, kullanıldığı biçimiyle, cümlelerde örneklendirip yazıya döküyor. Türkçe olmayan sözcükleri kullanmakta ısrarcı olanlara, kaynak olarak bunları gösteriyor yazısında.
Bilisiz, uğraş, eleştiri, yaşantı, yaşıt, giysilik, yöntem, öykünmek, ilgi, yazgı, düş, istem, varsıl gibi.
Abdülkadir Bulut, yazılarında kusursuz bir dil, akıcı bir anlatım kullanıyor. Sözcükler, özellikle öztürkçe sözcükler onun yazılarında dans ediyor sanki. Pek çok ek işlerlik kazanıyor onun kaleminde. Yeni kullanımlar oluyor dilimiz için.
Behçet Necatigil’in şiir kitabı “Kareler Aklar”ı tanıttığı, ‘Kareler Aklar’dan Yola Çıkınca’ adlı yazısında Bulut, ‘[…] Çünkü sanatçı çağını yorumlayan ve bu yorumlayışta kendini de yenileyen, sanatına yeni soluklar getiren kişiye denir kanımca. Durallık sanatçıyı yıkar, yozlaştırır, ona soluksuzluk verir.’ diyerek kendi sanat anlayışını dile getirir ve şöyle sürdürür yazısını: “Sanırım sözcükler Necatigil’de yorulduğu kadar, bir başka ozanda yorulmuyor. Böylece Necatigil sözcükleri tembel değil. Tersine, işlerliği olan sözcükler durumuna geliyor.”
Onun, Necatigil’in şiirleri için söylediklerini ben de, Abdülkadir Bulut’un yazıları için söylemeliyim.
Abdülkadir Bulut, yazılarında kusursuz bir dil, akıcı bir anlatım kullanıyor. Sözcükler, özellikle öztürkçe sözcükler onun yazılarında dans ediyor sanki. Pek çok yapım eki işlerlik kazanıyor onun kaleminde. Yeni kullanımlar oluyor dilimiz için.
Bulut’un Düz Yazılarında Belli Başlı Dil Olguları:
A. Yazılarında Kullandığı Bazı Yapım Ekleri ve Onları Cümle İçinde Kullanımı:
-
Ad Soylu Sözcüklerden Ad Soylu Sözcükler Türetiyor
-deş eki:
öz-deş
“Belki de düşlemlerinizle özdeştiğinden ötürü
[…]”“Karacaoğlan’ın yıllar önceki değerlendirmesiyle özdeş durumda.”“[…] ulusal kültürümüzü
özdeştirmemek büyük bir yanılgı bugün.”
-in eki:
ev-in-siz “Varsa bile içeriksiz ve evinsizdi şimdilik.”
-siz eki:
ev-in-siz “Varsa bile içeriksiz ve evinsizdi şimdilik.”
-lek eki:
an-lak “Öğrenim denince bir okulu bitirme eylemi düşmemeli anlağımıza.”
* Eylem Kökünden Ad Gövdesine Dönüşen Sözcüklerden, Ad Soylu Sözcük Türetiyor
-lik eki:
dur-al-lık “[…] bu cansızlığı, durallığı ve dağınıklığı “yıllık”lar kurtarıyor.”
üz-gün-lük “Sıkıntıları, üzgünlükleri, ölümleri, yorgunlukları […]”
2. Ad Soylu Sözcüklerden Eylem Türetiyor
-le eki:
somut-la- “[…] Dağlarca, […] şiirinde bize imgenin gerçeğini somutluyor.”
muştu-la- “Ekonomik ve siyasal değişiklikler bu durumu şimdiden muştuluyor.”
hiç-le(n)-
“Dahası, insansal gelişimin, tarihsel süreç içinde yadsınması, hiçlenmesi, bir anlamda yoksanması sayılmaz mı?”
-(i) mse:
yok-umsa- “Öyle azımsanacak, öyle yokumsanacak, dıştalanacak bir süre değil bir şair için.”
-se eki:
yok-sa- “[…] yadsınması, hiçlenmesi, bir anlamda yoksanması sayılmaz mı?”
* Eylem Kökünden Ad Gövdesine Dönüşen Sözcükten Eylem Türetiyor
-le eki:
ol-ur-la– “Kuşkusuz olurlayamayız bunu.”
3. Eylemlerden Ad Soylu Sözcükler Türetiyor
-me eki:
devin-dir-me “[…] hazır güçlerimi devindirmemle bir anlam kazanır.”
yadsı-ma “On beş yıllık bir şiir serüveninden bu denli az şiir seçmem o dönemde bazı şiirimi yadsımamdan kaynaklanıyor.”
kotar-ma “[…] hem de şiir kotarmanın incelik isteyen bir iş olduğu ayrımına varmış oluyor.”
-i eki:
tep-i “Yazı yazma eylemine sürükliyen iç tepilere bağlı kalır.”
-( )l eki:
dur-al-lık “[…] bu cansızlığı, durallığı ve dağınıklığı “yıllık”lar kurtarıyor.”
-(in)ç eki:
üz-ünç “[..] hâlâ sıyrılamamış olmamız ne de üzünç veriyor.”
-gen eki:
devin-gen “[…] ivedi değil, tersine, devingen ve duyarlı oluşlar içinde.”
-im eki:
et-im (edim) “[…] ters düşen sözcüklerden, söz edimlerinden kaçınıyor […]”
yarat-ım “Bir yaratma, bir yaratım olayıdır.”
er-im “Kısa erimde şiirleri kitlelerin dilinde türkü olmaya başlar.”
savaş-ım “[…] bu uğurda verdikleri savaşımlarını çarpıcı bir biçimde […]”
devin-im “Bunlardan ilki diyebileceğim […] sosyal devinimlerdir.”
iste-m “[…] tam olarak istemlerimize yanıt vermese bile […]”
çağ(ı)r-ış-ım “Olsa olsa bir çağrışımın biçimlendirdiği bir uzantı.”
-( )k eki:
oyna-k-lı “[…] öztürkçe sözcüklerin yalınlığı ilgimize daha sıcak, daha düzgün ve daha bir oynaklı gelmiyor mu?
-elge eki:
kon-alga “Konalga yerlerinde yeniden ateşler yanmaz oldu.”
* Ad Kökünden Eylem Gövdesine Dönüşen Sözcüklerden Ad Soylu Sözcükler Türetiyor
-(i)m eki
düş-le-m “Belki de düşlemlerinizle özdeştiğinden […]”
iki-le-m “[…] Necatigil bu yöntemle anlatımcı şiir yerine, incelikleri değişik yönlerden kavrayıcı ikilem bir yöntem izliyor.”
Bulut’un Türettiği Türkçe Sözlük’te Bulunmayan Sözcükler
4. Ad Soylu Sözcüklerden Ad Soylu Sözcükler Türetiyor
-cil eki:
çoğ-cul “[…] bireysel bir tavır gerektirmez, tersine çoğcul bir tavır gerektirir.”
-lik eki:
hüzün-lük “[…] nesneleri tutuş biçiminde de bir hüzünlük vardır.”
-(i)n eki:
etki-n-siz-lik “Sanatsal uğraşıların, sanatsal verilerin hâlâ, bir etkinsizlik örneği taşıdığı ortada.”
-siz eki:
etki-n-siz-lik “Sanatsal uğraşıların, sanatsal verilerin hâlâ, bir etkinsizlik örneği taşıdığı ortada.”
* Ad Soylu Sözcüklerden Eylem Türetiyor
-le eki:
yakın-la- “Alıntıda da sergilendiği gibi ozan, vurgulamak istediği olguyu yakınlıyor.”
ufuk-la(n)-dır- “[…] canlı, çocuğa göreli bir anlatımla ufuklandırıyor öyküsünü.”
kavga-la(n)-dır- “[…] diğer edebiyat türlerini kavgalandıranlar için de söz konusudur.”
dış-ta-la(n)- “Eh, bu kültür alanı herhalde dıştalanamazdı.
* Eylemlerden Ad Soylu Sözcükler Türetiyor
-li eki:
oyna-k-lı “[…] öztürkçe sözcüklerin yalınlığı ilgimize daha sıcak, daha düzgün ve daha bir oynaklı gelmiyor mu?”
-sel eki:
diz-e-sel “[…]dizesel olanaklara da yeni boyutlar kazandırıyor ozan.”
dön-gü-sel “Döngüsellikler, döngüler gündemden çıkıyor […]”
-lik eki
üz-ünç-lük “Üzünçlük getiren bu.”
yaşa-r-lık “[…] türkülerinde, ağıtlarında, yakımlarında yaşarlığını koruyor.”
-ici eki:
gönen-dir-ici “Bu sevindirici, gönendirici bir olgu.”
-i eki:
öze-n-i “Üstelik büyük bir özeniyi de içermesi açısından.”
-im eki:
ör-üm “Onun görevi duyguların şiirsel örümünü yapmaktır […]”
* Eylemlerden Eylem Türetiyor
-le eki:
çağ(ı)r-ış-ım-la– “Bir de yabancı sözcükleri çağrışımlayalım.”
ölç-ü-t-le(n)- “Ona sıkılı yumruklar ve uzun sesler vermesiyle ölçütlenir.”
‘umar, us, değgin, ivedi, işlev, yeğlemek, ilginç, içeren, irdelemek, denli, muştulamak, imge, simge, yöntem, içerik, özümlemek, sav, yazıt’ sözcükleri pek çok yazısında geçiyor zaten.
Yukarda belirttiğim, Bulut’un yazılarında kullandığı ancak Türkçe Sözlük’te bulunmayan,‘gönendirici, hüzünlük, örüm, özeni’ gibi sözcükler Anamur yöresinde halkın kullandığı sözcüklerden.
Ayrıca
öndüşünce: “Öndüşüncedir, önsözdür.”
ikilem anlam: “Bir de Kareler’deki ikilem anlamı Aklar’da göremiyoruz.”
önel: “Karalama bende önel olarak vardır.”
cümlelerinde gördüğümüz gibi kendine özgü bir anlatım biçimi yaratıyor Bulut, tıpkı şiirlerindeki gibi.
B. Söyleyişteki daralmayı yazılarında kullanımı:
“/y/ yarı ünlüsü kendisinden önce gelen geniş ünlünün daralmasına neden olur. Bu durum yalnızca söyleyişte kalabildiği gibi yazıma yansıyan örnekleri de vardır” (Yazım Kılavuzu, Dil Derneği, Ankara, 2002, s: 8). Aşağıda görüldüğü gibi Bulut, genellikle konuşmada kullanılan bu kuralı yazılarına da yansıtmış.
izleyecektir > izliyecektir
sürükleyen > sürükliyen
düzenleyen > düzenliyenlerin
bekleyelim mi > bekliyelim mi
değişmeyen > değişmiyen
bırakmayacak > bırakmıyacak
taşımayan > taşımıyan
olmayan > olmıyan
satılmayan > satılmıyan
veremeyecek > veremiyecek
buamayacağız > bulamıyacağız
kazandırmayacaktır > kazandırmıyacaktır
- ‘ne ki’ bağlacını kullanım biçimi:
Her yazarın anlatım biçemi farklıdır. Onu diğer yazarlardan farklı kılan da budur zaten. Bulut, cümlelerini birbirine ‘ne ki’ ile bağlamayı seviyor. Hatta bazı yazılarında bu bağlacı birkaç kez kullanıyor.
“Açtım sözlüğü, bu sözcüklerin kapsamını yokladım, ne ki, istediğim özü bulamadım.” (Varlık Yıllığı 76 başlıklı yazısından)
“Bu sesler kısa dalga radyo istasyonlarının sesleri gibi yanık, yiğit ve diridir. Ne ki, net olarak ulaşamaz kitlelere.” (Enver Gökçe Onur Gecesine Doğru başlıklı yazısından)
Ç. Çağrışımsal Anlatı ve Yerelin Evrensele Taşınması:
Abdülkadir Bulut, Kemal Özer’le Bir Konuşma başlıklı söyleşisinde, onun şiirlerini değerlendirirken, “Ozan Kemal Özer, yaşananı demlemiş.” diyor. ‘yaşananı demlemek’;
Varlık Yıllığı 76’da ise; “Bence Yıllık elma yüklü bir ağaç.” değerlendirmesini yapıyor. ‘Elma yüklü bir ağaç’;
Adnan Satıcı’nın Ülkesiz Şarkılar kitabını tanıtan aynı başlıklı yazısında da; “Ülkesiz Şarkıların iç biçimlenmesi […] gibi bölümlere peteklenen yirmi altı şiirden oluşuyor.” diye yazıyor. ‘bölümlere peteklenen şiirler’; aynı yazıda Adnan Satıcı için, “Derinliğinde yatan olayları çağının verileriyle emiştirdikten sonra şiir sağımına geçiyor” biçiminde düşüncesini belirtiyor. ‘olayları çağın verileriyle emiştirmek, şiir sağımına geçmek’;
Necati Güngör’ün Hayatımın Yedi Hikâyesi adlı öykü kitabını tanıtırken de; ‘Sizden birisinin yaşamını bir portakal sergisi gibi sergiliyor önümüze. […] onların yürüdüğü yollar bir kuşak gibi dolanıyor dünyanıza” saptamasını yapıyor. ‘portakal sergisi gibi sergilenen yaşam’, ‘yolların bir kuşak gibi dünyamıza dolanması’; yazısını, “Acı, umutsuzluk, özlem, insancıllık, dostluk birer kardeş konu onda. Hem de kucak kucağa yatan. Bana kalırsa bütün bu konuları bir arada, gül gibi geçindirmek övülesi bir çaba doğrusu.” diye sürdürüyor ‘kucak kucağa yatan kardeş konular’, ‘bu konuları gül gibi geçindirmek’;
Bulut, Dört Şair Şiir Anlayışlarını Açıklıyorlar başlıklı yazısında; “Bütün değerleri yıkılmış, bütün değer ölçüleri yok olmuş bir dünyada şiire varmak, onun sıcak elini yakalamak zor bir iş aslında” diyor. ‘şiire varmak, şiirin sıcak elini yakalamak’;
Bulut, Salâh Birsel’in Haydar Haydar adlı şiir kitabını tanıtan yazısında; “Ozan bu tür vuruşları, suya dalar gibi yapıyor. Şiir, dirileşiyor bu dalışla. Döngüler iyicene esnekleşiyor. […] Tersine, tuğla gibi oturuyor şiirin yapısına.” diye değerlendiriyor Birsel’in şiirlerini. ‘suya dalar gibi vuruş yapma’, ‘şiirin yapısına tuğla gibi oturması’; sonra, “Sıkıntıları, üzgünlükleri, ölümleri, yorgunlukları […] eleğe vurur ozan. Didik didik eder. Süyüm süyüm algılar çıkarır gün ışığına. İnce eler sık dokur hakçası.” diye yazıyor. ‘eleğe vurulan, didik didik edilen sıkıntılar, üzgünlükler, ölümler, yorgunluklar’, ‘süyüm süyüm algılar çıkarmak gün ışığına.’ Ne çağrışımsal bir anlatı… Şiir gibi yazılan yazılar bunlar. Bulut, yetiştiği yörenin, Torosların Yörük kültürünü, sözcük ve deyimlerini şiirlerinde kullandığı gibi, yazılarına da yedirerek yereli evrensele taşımış bir yazar.
Turgay Fişekçi’nin Bulut ile Söyleşi’sinde yöneltilen soruya verdiği yanıtta; “Elbette bir sanat eri olarak söz konusu kültür alanına kalem batırmak benim görevimdi. Üstelik kavlağını beğenmeyen bir yılan görünümüne düşemezdim.” derken içinden geldiği toprağa ve halkına olan saygısını, onlara verdiği önemi de belirtiyor.
Dibek başlıklı yazısında anadil kullanımı üzerine düşüncesini şöyle açıklıyor: “[…] anadilimizi kaynaklayan, anadilimize yeni boyutlar kazandıran sözcükler, halk ağızlarında diriliğini sürdürüyor. Onların içinde göveriyor. Yazarlarımız, ozanlarımız aracılığıyla bu denli sözcükler yaygınlaştırılıyor. Bu sevinilecek bir tutum kuşkusuz. Kusursuz bir atılım ve ileri bir yazma, konuşma işçiliği.”
Sanatçının Ölmesini Beklemek başlıklı yazısında; “[…] sanatçı kendi özeleştirisini yapan insandır bir bakıma. Kendi özeleştirisini yapacak ki, bazı yanlışlar ortadan silinmiş olacak.” diyen Bulut, Adnan Binyazar’ın Kültür ve Eğitim Sorunları adlı kitabını tanıtan yazısında ise; “Artık günümüz sanatçısı, bilim adamı, politikacısı düşünmelidir. Hem de uzun uzun. Toplumsal değerlerimizin yıkıldığı, yağmalandığı, yozlaştırıldığı bir ortamda sanatçı tavır alma zamanının geldiğini kendinde uyarmalıdır. Seyirci kalan her zaman yitirmiştir; seyirciliğin geçersizliği bütünüyle ortadadır. Ulusların çöküşlerini irdelersek altında bütünüyle seyircilik yatar.” sözleriyle sanatçının evrensel sorumluluğunu da vurguluyor.
Dilimizin zenginleşmesine çalışan, çok yönlü, üretken bir şair ve yazar olan Abdülkadir Bulut’un yazılarını da şiirleri kadar önemsiyor; edebiyat araştırmacılarının onun bu yönünü de göz ardı etmeden değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dilimizin zenginleşmesine çalışan, çok yönlü, üretken bir şair ve yazar olan Abdülkadir Bulut’un yazılarını da şiirleri kadar önemsiyor; edebiyat araştırmacılarının onun bu yönünü de göz ardı etmeden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Anamurluların, ilçesinin yetiştirdiği gür sesli şair ve yazarını genç kuşaklara tanıtmak için bu yıl bayram, doğum günü, yeni yıl armağanı olarak dostlarına Abdülkadir Bulut’u anlatan kitapları ve onu şiir kitabını almalarını öneririm.
Değerli dostlar sözlerimi Abdülkadir Bulut’un 26 Mayıs 1985’te yazdığı son şiiri ile bitirmek istiyorum.
SENİN FERİŞTAHIN DA GELSE
Eğer benim aklımda tuttuğum
Aklın bir su kıyısından koparılarak
Dünyanın göğsüne bırakılmış bir gülse
Ve bana benziyorsa toprağı
Vermem sana feriştahın da gelse
Eğer benim aklımdan geçen
Rüzgâr uğultularından yapılmış
Süsü onur olan bir alınsa
Elini sürdürmem ben senin
Feriştahın da gelse 26 Mayıs 1985
Not: 08 Ağustos 2011’de Anamur’da Anamur Kültür Derneği’nde Abdülkadir Bulut’un 26. Ölüm Yıldönümü anma etkinliğinde Ali F. Bilir ve Yazar Mustafa B. Yalçıner’in de katıldığı etkinlikteki konuşma metni.